-
1 acısını çıkarmak
а) уничто́жить го́речьб) отплати́ть, отомсти́тьв) покры́ть убы́тки -
2 acısını çıkarmak
v. take revenge for, have one's revenge, compensate oneself for, be revenged, serve smb. out, avenge, get even with, pay back, pay off, pay out, reciprocate, requite -
3 acısını çıkarmak
to be/get even (with sb), to vent sth on sb/sth, to have/get one's own back on -
4 kuyruk acısını çıkarmak
to square accounts (with) -
5 get equal with smb
acısını çıkarmak -
6 get equal with smb
acısını çıkarmak -
7 pay off old scores
acisini çikarmak -
8 get even with
acısını çıkarmak, öcünü almak -
9 get even with
acısını çıkarmak, öcünü almak -
10 rächen
acısını çıkarmakmisilleme yapmaköcünü almak -
11 revanchieren
acısını çıkarmakkarşılıkta bulunmak -
12 acı
I s\acı katmak scharf würzen (-e)\acısını çıkarmak den bitteren Geschmack beseitigen; ( yemeklerde) die Schärfe beseitigen\acı patlıcanı kırağı çalmaz ( prov) Unkraut vergeht nicht\acı çekmek Schmerzen erleiden\acı duymak Schmerz empfinden\acı duymak ( üzülmek) Trauer empfindenbirine \acı vermek jdm Leid antun, jdm wehtun\acısını çekmek leiden\acısını çıkarmak (öç, intikam almak) sich revanchieren (için/-den für/bei)II adj\acı çikolata bittere Schokolade\acı gerçek die bittere Wahrheit2) ( koyu) tief\acı bir yeşil ein tiefes Grünhaftanın \acı olayları die tragischen Ereignisse der Wochesözleri çok \acıydı seine Worte waren sehr bitter -
13 acı
го́речь (ж) го́рький* * *1.1) го́речь, что-л. го́рькое ( на вкус)acıyı sever — он лю́бит о́строе ( о еде)
şeker ye, ağzının acısını alır — возьми́ са́хар, он уничто́жит го́речь во рту
2) перен. о́страя [физи́ческая] больdiş acısı — зубна́я боль
yanık acısı — нестерпи́мая боль от ожо́га
3) перен. го́речь, огорче́ние, душе́вная боль, страда́ниеacı görmüş — хлебну́вший го́ря
acısı içine / yüreğine işlemek / çökmek — си́льно пережива́ть, терпе́ть му́ки
acı çekmek / duymak — а) горева́ть, сокруша́ться; б) испы́тывать невыноси́мую физи́ческую боль
acı gelmek — доставля́ть тяжёлые пережива́ния; огорча́ть
acısını bağrına basmak — таи́ть своё го́ре [в себе́]
2.acısını çekmek — поплати́ться за соде́янное
1) го́рькийacı biber — го́рький пе́рец
2) перен. го́рький, го́рестный; печа́льныйacı gerçek — го́рькая пра́вда
acı haber — печа́льная весть
acı hatıra — го́рькие / печа́льные воспомина́ния
acı feryat — пронзи́тельный крик
acı ses — ре́зкий звук
acı soğuk — стра́шный хо́лод
acı yeşil — ядови́то-зелёный
••- acısını çıkarmak
- acısına dayanamamak
- acısını görmek
- acı patlıcan
- acı söylemek -
14 heimzahlen
heim|zahlenvtjdm etw \heimzahlen birinden bir şeyin acısını çıkarmak;das zahl ich dir heim! alacağın olsun!;jdm etw mit Zins und Zinseszins \heimzahlen ( fig) birine bir şeyi faiziyle [o fazlasıyla] ödetmek, birinden bir şeyin acısını kat kat çıkarmak;es jdm mit gleicher Münze \heimzahlen kısasa kısas uygulamak -
15 сводить
I несов.; сов. - свести́1) götürmekсведи́ ребёнка в шко́лу — çocuğu okula götür
сведи́ старика́ с ле́стницы — ihtiyarın merdiveni inmesine yardım et
3) çekmekсвести́ ло́шадь на обо́чину доро́ги — atı yolun kenarına çekmek
4) bitiştirmek, kavuşturmakсвести́ концы́ проводо́в — tellerin uçlarını bitiştirmek
5) ( пятна) çıkarmakсводи́ть во́лосы — ot tutunmak
своди́ть да́нные в табли́цу — verileri bir cetvel haline koymak
7) indirgemek; toplamakсвести́ расхо́ды к ми́нимуму — harcamaları asgariye indirmek
всё э́то мо́жно свести́ к не́скольким методи́ческим при́нципам — bütün bunlar birkaç yöntem ilkesine indirgenebilir
причи́ны (э́того) мо́жно свести́ к трём моме́нтам — nedenleri üç noktada toplanabilir
8) ( судорогой) kramp girmekу него́ свело́ но́гу — безл. ayağına kramp girmiş
сведённые (су́дорогой) па́льцы — kasılmış / takallüs etmiş parmaklar
••мы не мо́жем свести́ концы́ с конца́ми (о материальных затруднениях) — iki yakamız bir araya gelmiyor
II сов.свести́ на нет — yok derecesine indirmek
götürmek, götürüp getirmekсводи́ть дете́й в теа́тр — çocukları tiyatroya götürmek
-
16 pay off
v. tamamen ödemek, hesabını kapatmak, parasını verip kovmak, acısını çıkarmak, öç almak, çıkarmak (masraf), değmek* * *maaş ver* * *1) (to pay in full and discharge (workers) because they are no longer needed: Hundreds of steel-workers have been paid off.) ücretini ödeyip işine son vermek2) (to have good results: His hard work paid off.) iyi sonuç vermek, semeresini vermek -
17 расплачиваться
несов.; сов. - расплати́ться1) ödemek; parasını vermek; ceremesini çekmek ( за причинённый ущерб); hesabı görmek ( по счёту)распла́чиваться с долга́ми — borçlarını ödemek
расплати́ться за такси́ — taksi parasını vermek
2) перен. ( нести наказание) cezasını çekmek, ceremesini çekmek; kefaretini ödemek; günahını çekmek (за ошибки, грехи другого)распла́чиваться за грехи́ / оши́бки мо́лодости — gençlikte yaptıklarının cezasını çekmek / kefaretini ödemek
за э́ту оши́бку пришло́сь распла́чиваться мне — bu hatanın ceremesini ben çekmek zorunda kaldım
3) перен., разг. ( мстить) ödetmek; acısını çıkarmak; hesabını görmekя расплачу́сь с тобо́й за э́то — bunu ödeteceğim sana
-
18 рассчитываться
несов.; сов. - рассчита́ться1) ödemek; hesap görmek (в ресторане и т. п.)рассчи́тываться с долга́ми — borçlarını ödemek, hesabını temizlemek
2) разг. (сводить счёты, мстить) acısını çıkarmak, hesaplaşmak3) разг. ( увольняться) çıkmak, ayrılmak -
19 avenge
v. öcünü almak, intikamını almak; acısını çıkarmak* * *intikam al* * *[ə'ven‹](to take revenge for a wrong on behalf of someone else: He avenged his brother / his brother's death.) öcünü almak- avenger -
20 get one's own back
öcünü almak, acısını çıkarmak* * *(to revenge oneself: He has beaten me this time, but I'll get my own back (on him).) intikamını almak
См. также в других словарях:
acısını çıkarmak — 1) acılığını yok etmek Soğanın acısını çıkarmak. 2) mec. uğradığı maddi veya manevi zararı karşılayacak bir iş yapmak Belki de zamanında lüzumundan fazla susmuştu da şimdi onun acısını çıkarıyordu. H. Taner 3) mec. öç almak Bana yaptıklarının… … Çağatay Osmanlı Sözlük
öç almak (veya çıkarmak) — yapılan bir kötülüğün acısını kötülük yaparak çıkarmak, intikam almak Öç almak ister gibi konuşuyordu ama kime taş attığı belli olmuyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
acı — is. 1) Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı Acıyı sever. 2) sf. Tadı bu nitelikte olan Acı kahvesini yudumluyordu. T. Buğra 3) Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap Omuzlarına kadar vücudun derisini … Çağatay Osmanlı Sözlük
canı yanan eşek attan yüğrük olur — zarara veya kötülüğe uğrayan kimse acısını çıkarmak için aşırı çaba harcar anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük